Lilypie 1st Birthday Ticker

13 Eylül 2006

Kadızade Emine Hanım

O ailenin tek kız çocuğuydu. El bebek gül bebek yetişmiş, o zamana göre iyi eğitim görmüş, ailede musikiye önem verildiğinden ud çalmayı küçük yaşlarda öğrenmişti. Babası çevrede saygın biriydi. Annesi öldüğünde kızının üstüne daha bir düşmüş üstüne titrer olmuştu babası. Hayatının sonuna kadar, adının önüne konulan kadızade sıfatı babasının mesleğine binaendir.
Genç kızlığa adım attığı yıllar Kurtuluş savaşına denk gelir. Düşman askerlerinin yaşadıkları yere gelmekte olduğunu haber alınca, herkes gibi onlarda korkuya kapılmışlar, o güne kadar sıkıntının ve yoksulluğun nispeten yeri olmayan hayatları bir anda değişmiştir. Babasının yakın dostlarından olan rum asıllı bir tüccarın, “yunan askerleri bekar kızları dağa kaldırır, kızını hemen evlendirmelisin” uyarısıyla kadı efendi biricik kızını acilen yine yakın dostlarından bir binbaşı ile evlendirir. Binbaşı yaşça Emine hanımdan oldukça büyüktür ve kısa süren bu formalite evlilik süresince birbirlerine baba-kız gibi davranırlar. Binbaşının iyi niyetini ve dürüstlüğünü hayatının sonuna kadar unutmayacak ona hep minnettar kalacaktır Emine. Kadı efendi kızını güvenli ellere bıraktıktan sonra, yine aldığı bir haber yüzünden tüm servetini de bilinmeyene bırakarak canı tehlikede olan bazı bürokratlarla birlikte Karadeniz illerinden birine kaçıp sığınır.
Savaş bitip geri döndüğünde tekrar görevinin başına geçer, kızının boşanma işlemlerini halledip yanına alır. Baba-kız hayatlarına kaldıkları yerden devam ederler ama bu kez hiç olmadıkları kadar yoksul olarak. Günler geçip acıların yerini yaşam telaşı almaya başlayınca kadı efendi işlerinde yardımcı olması için yanına genç bir katip alır. Selanik’ ten Edirne' ye göçen muhacirlerden olan; sarı saçlı, mavi gözlü, yüzü kadar tertemiz bir kalbe sahip oldukça yakışıklı bu genç; çalışkanlığı ve beyefendiliği sayesinde çok sevilen biri haline gelir. Emine hanım ise sıradan hayatına devam eder ta ki katip ile karşılaşana kadar. Hayatında gördüğü en yakışıklı erkektir o ve aşık olduğu ilk ve tek erkek. (Yıllar sonra çok sevdiği Atatürk' e olan benzerliğinin, ona aşık olmasında büyük etken olduğunu gülerek itiraf eder Emine.) Katip de aynı şeyleri hisseder Emine hanıma karşı. Fakat kadı efendinin korkusundan açılamazlar her ikisi de birbirine. Bir gün kadı efendi aralarındaki duyguları fark edip de onları baş göz edene kadar. Eee ondan iyi damat mı bulacaktır.
Yıllar geçer. Kadı efendi vefat eder. Çocukları olur büyür hatta iki çocukları gencecik yaşta hayata veda eder. İkisi de bazen acılarla bazen mutlulukla ama hep birbirlerine aşık olarak yaşamışlar, yaşlanmışlardır artık.
Emine hanım, küçük bir kasabada yaşamalarına rağmen doğup büyüdüğü konakta gördüğü gibi evi çekip çevirmeye devam eder, yokluğu çocuklarına hissettirmemeye çalışır. Kasabalarına ne zaman bir üst düzey devlet görevlisi gelse onun evinde ağırlanır, oranın tüm halkını ilgilendiren meseleler bile ona danışılır. Saygınlığı nam salmış kadı kızıdır o.
Bir gün çok sevdiği eşi de göçüp gider bu hayattan. Çocuklarının hepsi büyümüş kimi yurtdışına kimi büyük şehirlere yerleşmiştir. Çok sevdiği kocaman ahşap evinden ayrılarak çocuklarının yanında yaşamak zorunda kalır. Zorunda kalır diyorum çünkü bunu hiç istememiştir fakat çocuklarının zorlaması sonucu buna mecbur kalır. Hayatının geri kalan kısmında hep evini ister, evini özler.
Ve bir gün; mutlu, zorlu, aşık, acılı, varlıklı, yoksul ve daha bir çok duyguyla geçirdiği fırtınalı denebilecek yaşamı sona erer kadıkızı Emine hanımın. Hiç unutulmaz, hala saygı ile anılır. Hala sevgi ile anlatılır. Hala özlenir.


Biliyorum ki bizi yukarıdan biryerlerden izliyorsun. Biliyorum ki ölümünden yıllar sonra bir gece yarısı saçımı okşayan el, yanağıma kondurulan öpücük sana aitti. Seni çok seviyorum anneanneciğim. Nurlar içinde yat...

10 Comments:

Blogger ERDIL said...

Onlar hic gitmezler.Hep yanibasimizdadirlar onlari icten yanliz bu denli torunlar yasar.Torunlar izler.Hep özlerin ninelerimizi dedelerimizi.Onlarin sevgisi bir baska idi.Belkide evlatlarina veremediklerini bizlere verdikleri icindir.
Saygilarla.

13/9/06 4:29 ÖS  
Blogger Yaz said...

Erdil baba hepsinin mekanı cennet olsun. Gidenler özleniyor.

13/9/06 4:35 ÖS  
Blogger KUGUU said...

YAZcgm gozlerimi yasarttin, tuylerim diken diken oldu sonunda. Allah rahmet eylesin canim...:(
Ve sen ne kadar guzel anlatmissin, insan bi solukta merakla sonuna ulasmak istiyor. tskler.

13/9/06 7:43 ÖS  
Blogger Yaz said...

Kuğuucum ben teşekkür ederim okuduğun ve beğendiğin için :)

14/9/06 8:53 ÖÖ  
Blogger ceyda'nın tükkanı said...

Dilerim ki; biz de bir gün senin anneannene yazdığın gibi yazılabilecek, iyilikle, sevgiyle ve güzellikle hatırlanabilecek hatıralar bırakabiliriz Yazcıgım.

14/9/06 11:01 ÖÖ  
Blogger Yaz said...

Ceydacım inşallah.

14/9/06 11:13 ÖÖ  
Blogger gazel vakti said...

Çok güzel yazmışsızn.nur içinde yatsın.Melek olsun.

14/9/06 4:57 ÖS  
Blogger Yaz said...

Gazelcim amin. Beğendiğine sevindim.

14/9/06 6:03 ÖS  
Anonymous Adsız said...

selam,
inaninki hikayenizi okudugumda tüglerim diken, diken oldu, cok güzel anlatmissiniz, hemen kendi anneannecigim aklima geldi, ne yazikki ben hic taniyamadim kendisi, annem kücükiken vefat etmis, dedemlen eski siyah beyaz resimlerine bakinca, nedense insanin ilk gözüne ilisdigi anneannemin güzelligidir, ama onun sagdece yüzü degil ruhuda güzel olan bir insanmis...onu hic tanimadigima ragmen, ona karsi cok büyük bir sevgi var icimde, o muhtesem insani cok tanimak isterdim, ama nasib degilmis...allah mekanlarini cennet etsin

19/9/06 9:49 ÖS  
Blogger Yaz said...

aysen hoşgeldin :) ben azda olsa anneannemle vakit geçirdiğim için şanslıyım. Hepsinin mekanları cennet olsun inşallah.

25/9/06 9:37 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home

Free Counters
--------------------------------------------------------------------------------
eXTReMe Tracker
-------------------------------------------------------------------------------